Koronavirüs, dünya gündeminde kalmaya devam ediyor. Restoranlar, ofisler, AVM’ler bir yeni normale eğrilirken İskoçya, belki de en büyük soruya cevap arıyor; virüsü okullardan nasıl uzak tutacaklarına.
İskoçya Başbakanı Nicola Sturgeon, okulların Ağustos’a kadar açılmayacağını duyurdu. Yerel yetkililer ise açık hava alanlarının sosyal mesafeyi korumak ve virüsün yayılımını engellemek için eğitim noktasında nasıl kullanılabileceğini araştırıyor.
İskoçya Çocuk Bakanı Maree Todd, “Ülkede açık ve yarı açık çocuk bakım merkezlerinin sayısı her geçen gün artıyor. Bu model, sosyal mesafeyi korumak ve bulaşma riskini en aza indirmek için çok faydalı olabilir.” diyor ve ekliyor
“Bu süreçte hali hazırda açık hava alanları bulunan anaokulları, çocukların ihtiyaçlarına iyi uyum sağlarken, diğer kuruluşlar bahçelerde ve oyun alanlarında çocukların daha fazla zaman geçirebileceği uygulamalar düşünüyor.”
Maree Todd, bu konuda yalnız değil. İskoçya eğitimcileri ve politikacıları da açık havada öğretimin, çocukların görme, risk değerlendirme, direnç kazanma yeteneklerine pozitif etkisi olduğuna inanıyor.
Bu konuda yapılan araştırmalar da bunu kanıtlıyor; açık havada öğretim, okula dönmek için iyi bir model.
Eğitimde açık hava deneyimi, zaten İskoçya eğitim müfredatının bir parçası ancak İskoç hükümetinin bu yıl çocuk bakımına ayırdığı finansal desteği, neredeyse iki katına çıkardığını duyurmasıyla, ilgili kurumların açık havada öğretimi genişletme konusunda iddialı planları oluşmaya başladı.
Karantina başladığından bu yana, ülkedeki birçok açık hava kreşi, çalışan ebeveynlerin çocukları için çocuk bakım merkezleri haline getirilmiş. Elgin’deki Earthtime Orman Anaokulu yöneticisi Zoe Sills, “Eğer eğitim doğadaysa, o kadar çok oyuncağa ihtiyacınız yok. Yani virüsün geçebileceği yüzey çok daha az. Her çocuğa kendi boya fırçası, boya kalemi ve tutkalını veriyor, daha sonra çocukları orman içinde dağılarak kendi yaratıcılık alanlarını bulmaları için teşvik ediyoruz.“ diyor.
“Açık havada öğretemeyeceğiniz şey yok”
Stramash Anaokulu ekip lideri Cameron Sprague da benzer görüşte. “Enfeksiyonu kontrol etmek, açık havada daha kolay; hiçbir zaman bir çocuğun suçiçeği gibi bulaşıcı bir hastalık geçirdiği ve okulun üçte birinin okula gelmediği bir durum yaşamadık. Açık alanlar sosyal mesafenin doğal olarak korunmasını sağlıyor. Çocuklar dışarıda özgürce oynayabiliyorlar. Hızlıca yiyebilecekleri öğle yemekleri ve atıştırmalıklar yiyor, her saat başı ellerini yıkıyorlar. Açık havada öğretim, enfeksiyon kontrolünden çok daha fazlası aslında. Öğretmenlerin bu modele geçmek için desteğe ihtiyacı var. Açık havada öğretemeyeceğiniz şey yok, sadece yaratıcı düşünmeniz gerekiyor.” diyor.
Stramash Açık Hava Anaokulu müdürü Kenny Forsyth, koronavirüsün getirdiği zorlukları nasıl aşabiliriz sorusuna, açık havayı nasıl kullanabileceğimizi düşünmeliyiz cevabını veriyor. “Dört duvar arasında, çocuk başına 1 metrekarenin düştüğü kapalı bir anaokulunuz varsa, okula geri dönebilecek çocuk sayısı sosyal mesafeyi koruyabileceğiniz kadar sınırlı. Enfeksiyonu açık havada daha iyi yönetebilir ve kontrol edebilirsiniz. Ancak sorun şu ki, eğitimde açık havayı kullanan okullar hâlâ çok az. İskoçya’da anaokulu çağındaki çocukların % 1’inden daha azı tüm gün açık havada eğitim görebiliyor.”
Forsyth, açık havada öğretimin deneyim ve uzmanlık gerektiren bir konu olduğunun altını çiziyor: “Bu model geleneksel okullara hemen uygulanabilir değil ama eğer bu açık havada öğretimi bütün okullar benimserse, sonuç muazzam olur.”
Türkiye için de açık havada eğitimin gündeme gelmesini umut ediyoruz.
Sadece virüsün yayılımını azaltmak için değil, çocukların farklı yetenekler geliştirebilmesi ve yaratıcılıklarını artırması için.
Not: Yazı İngiliz Guardian gazetesinden alınmıştır
