Hayalim Bi' Çiftlik

Küresel doğa tahribatı ve küresel salgınlar

Şimdi kendimize sorma zamanı: Biz nerede hata yaptık?

Bundan daha 10-15 yıl önce yaygın düşünce, tropik ormanlar ve içinde yaşayan vahşi hayvanların yeni virüslere yol açıp insan hayatını tehdit ettiğiydi. Fakat geldiğimiz günde araştırmacılar, Çin’de başlayan Covid-19 gibi yeni virüslerin sorumlusu olarak vahşi hayvanları değil, biyolojik çeşitliliği bozan insanoğlunu işaret ediyor.

“Ağaçları kesiyor, hayvanları öldürüyor ya da kafeslere koyup pazarlarda satıyoruz. Ekosistemleri bozup virüsleri doğal ortamlarından salıyoruz. Onlar da haliyle kendilerine yeni barınaklar buluyor, bu barınak da genelde biz oluyoruz.”

Kahuzi-Biega Milli Parkı, Congo

Ebola, SARS, kuş gribi ve son olarak Covid-19… Araştırmalar hayvan kaynaklı bulaşıcı hastalıkların arttığını gösteriyor.

UCL Ekoloji ve Biyolojik Çeşitlilik bölüm başkanı Kate Jones’a göre bu salgınlar, küresel sağlık, güvenlik ve ekonomiler için en büyük tehditlerden biri.

Jones ve ekibi, yaptıkları araştırmada 1960-2004 arasındaki 44 yılda ortaya çıkan 335 hastalık tespit etmiş. Bu hastalıkların en az %60’ı hayvan kaynaklı. Jones, her geçen yıl artan zoonotik hastalıkların (hayvanlardan insanlara bulaşabilen hastalıklar) çevresel değişim ve insan davranışlarıyla bağlantılı olduğunu düşünüyor. Jones, “Ağaç kesme, madencilik, bakir ormanlarda yol yapımları, hızlı kentleşme ve nüfus artışı, insanları daha önce hiç karşılaşmadıkları hayvan türleriyle daha yakın temasa sokuyor. Hastalıkların vahşi yaşamdan insanlara geçişinin, insanların ekonomik gelişiminin görünmez maliyeti olduğunu söylüyor ve devam ediyor “Artık her yerdeyiz, el değmemiş yerlere giriyoruz, virüslerin daha kolay bulaştığı habitatlar yaratıyoruz ve sonra yeni salgınların ortaya çıkışına şaşırıyoruz. ”

Peki hayvanlardan insanlara virüs bulaşma riski her zaman yok muydu?

Liverpool Üniversitesi Enfeksiyon ve Küresel Sağlık Enstitüsü’nde Veterinerlik Bulaşıcı Hastalıkları bölüm başkanı Eric Fevre, konuyu şöyle açıklıyor. “Günümüz ile 10-15 yıl öncesi arasında şöyle bir fark var; hastalıklar artık hem kentlerde hem de doğal ortamlarda ortaya çıkabiliyor. Biz insanlar; yarasalar, kemirgenler, kuşlar, evcil hayvanlar ve diğer canlılar ile iç içe yaşayan nüfuslar yarattık. Bu durum, bulaşıcıların mutasyona uğramasına fırsat veriyor.”

Pazarların da payı var tabii…

Hızla büyüyen kent nüfuslarına et sağlamak için illegal pazarlar ortaya çıktı. Hastalık ekolojistleri bu pazarların, virüs ve diğer patojenlerin insanlara taşınmasını kolaylaştırdığı görüşünde.

Covid-19 salgının çıkış noktası olan Wuhan’daki “wet market”te (taze et ve sebze satılan pazar) canlı kurt yavruları, semenderler, timsahlar, akrepler, sıçanlar, sincaplar, tilkiler, misk kedileri gibi sayısız vahşi hayvan satılıyor. Batı ve Orta Afrika’da da benzer pazarlar var.

Emory Üniversitesi profesörü Thomas Gillespie’ye göre bu pazarlar patojenlerin çapraz geçişi için mükemmel ortamlar yaratıyor.

“Wet market” – Guangzhou, Çin

Çin hükümeti, salgın sonrası bu pazarları kapattı. Şubat ayından itibaren Çin’de balık ve deniz ürünleri hariç vahşi hayvan ticareti ve tüketimini yasaklandı. Fakat bazı bilim adamları, kentsel alanlarda veya bu gibi illegal pazarlarda satılan canlı hayvanların yasaklanmasının yeterli olmadığını düşünüyor.

Kenya Uluslararası Hayvancılık Araştırma Enstitüsü’nin kıdemli epidemiyolog ve veteriner Delia Grace “Bu pazarlar yüz milyonlarca yoksul insan için temel gıda kaynakları ve bunlardan kurtulmak imkansız. Bu yasaklar sadece tüccarları yeraltına itecek ve hijyen daha da arka planda kalacak.” diyor.

Uluslararası Çevre ve Kalkınma Enstitüsü’nün (IIED) insan yerleşimleri araştırma grubunun baş araştırmacılarından Fevre ve Cecilia Tacoli, “wet market”leri işaret etmek yerine, vahşi hayvan ticaretine bakmamız gerektiğini savunuyorlar.

Peki, bu konuda ne yapabiliriz?

Jones, değişimin hem zengin hem de fakir toplumlardan başlaması gerektiğini söylüyor. Çoğunluğu Avrupa ve Kuzey Amerika’dan gelen ahşap, mineral ve maden kaynaklarına olan talep, hastalığa neden olan ekolojik tahribata yol açıyor. “Küresel biyolojik güvenliğimizi düşünmeliyiz. Zayıf noktaları bulmalı ve gelişmekte olan ülkelerdeki sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesini desteklemeliyiz. Yoksa bu tip durumlarla daha çok karşılaşırız. Hastalıklar eskiye göre daha fazla ve daha hızlı yayılıyor. Bu da demek oluyor ki bunun önüne geçmek için biz de hızlı hareket etmeliyiz. Yatırım yapmaya ve davranış değişikliğine ihtiyacımız var. Bu salgınlar 1-2 kişiyle başlıyor, çözüm ise farkındalık ve eğitimle… Aslında yerli halklar, öğrenmeye açlar. Ne yapacaklarını bilmek, öğrenmek istiyorlar.”

Biz insanların refahı, doğadan, diğer canlılardan ve ekosistemden bağımsız değil. Belki de işe, bunu anlayarak başlamalıyız.

Bu makale Ensia’daki orjinalinden çevrilerek hazırlanmıştır.

Bir Soru Sorun

yorum

Son aktif üyeler

Şu an yakınlarda aktif olan üye yok

Üyeler

Henüz kimse kayıt olmamış!

Çevrimiçi kişiler

Şu an çevrimiçi kullanıcı yok