Hayalim Bi' Çiftlik

“Ferrari”sini Alan Bilge… – MANİSA

Köyde tek başına bir kadın olmanın zorlukları neler ?

Bu Çiftlik hakkında…

  • Köyde tek başına bir kadın olmanın zorlukları neler ?

  • 15 dönümden 75 dönüme nasıl çıkılır ?

  • Ve toprağın moral mücadelesi…


♦ Manisa’nın Sancaklı köylerine Türkiye’nin en ünlü kiraz köyleri denebilir. Hatta Kuzey Yarım Küre’nin…

36 yaşında şehirdeki kariyerini geride bırakan Bilge Ünver, burada yepyeni bir hayata atılmış… Üzerinde ottan başka bitki bulunmayan bir toprak parçasının bugün her yerinden ağaç fışkırıyor.

75 dönüme titizlikle ekilmiş zeytin ve kiraz ağaçları Bilge Ünver’in ilk göz ağrısı olduklarını hemen belli ediyorlardı. 2 yaşındaki üzüm ağaçları henüz yardımla ayakta duruyordu. Çiftliğin büyükçe bir bölümünü kaplayan ahırlar ise bugün boş duruyorlardı.

” Yaklaşık 6 ay bu bölgelerde toprak ve yer araştırması yaptım. Benim bu işlere girmemdeki ilk şey hayvancılık olduğu, süt dana işi yapacağım diye düşündüğüm için serin yer aradım. Manisa Ovası çok sıcaktır, yanar. Hayvana da çok iyi gelmez. O yüzden biraz yüksek, biraz serin bölgeler aradık ve sonunda kısmet burasıymış.

15 yıl önce bu toprakları aldığımda hiç sürülmemiş, bakılmamış olduğu için azıcık küçücük bir ot çıkıyordu. Başka hiçbir şey yoktu. Elektrik yok, su yok, ağaç yok hiçbir şey yoktu başta bu toprakları aldığımda. Yavaş yavaş hem hayvancılık hem ağaçlandırma yeşillendirme işine başladık olduktan sonra da işi büyüttük. Göre göre büyüttük. 2000 yılında  geldim. Ağaçları 2001 de ektim, 2002 de aşıladım. Kiraz en erken 6 senede meyvaya yatıyor. 2008’de ilk kirazımı aldım. 2009’da devam ettim. Kirazım piyasada kabul gördü, begenildi. Dedim ki ben bu işi yapmayı becerebiliyorum, malımı iyi fiyata satabiliyorum. Ben bu kirazı yetiştirmeyi öğrendiğim noktada arazilerimi büyüttüm. 15 dönüm arazi ile girdim. Şu an 75 dönüm araziye sahibim, allah bin şükür, önce öğrendim sonra büyüttüm.”

Sıfırdan başlayarak böyle bir verime ulaşmak.. Torunlara, belki de torunların torunlarına kalacak bir miras günbegün oluşuyor bu çiftlikte.. Tüm bunlarsa 36 yaşındaki genç bir finansçının, patronuyla yaptığı bir kahve sohbetine uzanıyor.

“Ben memur bir babanın kızıyım.  Benim de kardeşimin de en büyük sermayemiz diplomamızdı. O yüzden de çalışmak zorundaydık. Üniveristeyi bitirir bitirmez iş hayatına başladım. Genelde de özel sektörde çalıştım. Öyle denk geldi. Özel sektör insanı yoran bir sektördür.Hep performansınızın yüksek olması gerekir. Üniversiteden 36 yaşıma kadar üretim planlama, satış, mali işlerde çalıştım. En son Denizli’de bir makarna fabrikasında taahütlü bir işimiz vardı. O süreli bir işti yani 6-7 senelik bir olaydı. İşin son aşamasına doğru son 6-7 ayına yakın bir sürede, bize o işi veren patronun, Denizli şivesi ile konuşan babası fabrikaya geldi.

“Kızım bir kahve söyle içelim” dedi, “tamam” amca dedim.

“Benim oğlum senden çok memnun, iyi çalışıyorsun, çok şey yapıyorsun, çok akıllı diyorlar, çalışkan diyorlar ama benim gözümde öyle değilsin” dedi. “Niye amca, hayırdır” dedim.

“E sen bu kadar akıllıysan niye başkaları için çalıyorsun. niye kendin için çalışmıyorsun, niye bu enerjini kendine yöneltip de başarılı işler yapmıyorsun” dedi. Tabi o anda benim kafamda bir şeyler çaktı. Bana kimse o güne kadar öyle bir şey söylemedi. Hayatımı değiştiren bir kıvılcımdı o.

Bir de özel sektörün çok yoğun çalışmasından dolayı, birgün öyle bir şey geldi ki; “ben konuşacağım, karşı tarafımdaki konuşmayacak. Öyle bir iş var mı Allah’ım ?..” diye sordum kendime.

İkisi üst üste gelince işte ben buralara geldim. Bu işlere girdim. Ama bir nokta daha var ki; benim rahmetli babaannemin Bursa’da toprakları vardı. Ve babaannemin bir tanecik ineği vardı. Montofon. Oradaki toprak, oradaki inek buzağı babaannemin diğer torunlarından daha fazla beni ilgimi çekiyordu. Demek ki  bu iş genlerimde de varmış. Ben bunu şimdi daha çok idrak ediyorum.

36 yaşında finans kariyerini geride bırakan Bilge Ünver’in yaşadığı ilk büyük zorluk 2001 yılındaki büyük finans krizi olmuş. Türkiye’deki bir çok işletmenin sonu olan o bankacılık krizi, Bilge Ünver çiftliğini de tüm dikişlerine kadar sallamış.

“O krizde üyük bir sallantı geçirdim. Bana bir ders oldu. Ondan sonra daha kontrollü gittim; baktım ki hesap kitap çok iyi gitmiyor. Yani verdiğiniz emeğe yaptığınız masrafa karşı, aldığınız sizi tatmin etmiyor. Ben de işten çekildim. Ama benim burada bu hayvanların yaşadığı mekanlarım ahırlarım, damlarım, buzağı yerlerim hepsi duruyor.

Ben hayvanımı kafasından değil poposundan tanıyan insanım. İnekler sağıma dizildiği vakit ben hayvanımın kafasını görmesem bile kuyruğunun şeklinden memesinin duruşundan poposundan bu hangi inek, kaç kg süt verir, ne yer ne içer hangisi onun yavrusu hangisinin annesi ben bilirdim. O kadar da meraklıydım. Ben burada Sırmental ırkı inekler yetiştirdim. Hayvanımı besleyerek günde 35 -40 kilo süt almayı başardım. Ama bunun bir anlamı olmadı ki.. Girdiler ve satış, nokta. Türkiye’deki tarım iyiye giderse ben anında buraya yeniden hayvan koyarım.”

İlk kuruluş yıllarında, deyim yerindeyse, bütün yumurtaları aynı sepete koymaması Bilge Ünver’in çiftliğinin bugün ayakta olmasının nedeni.. Hayvanlarını satarak krizi atlatan Ünver, çiftliği alır almaz ektiği kiraz sayesinde bugünlere ulaşabilmiş.

Bir zamanlar hayvanların bulunduğu ahır alanında bugün kiraz tarlalarını sürmekte kullanılan Ferrari marka bir traktör duruyor. O traktörü görüp de “İşte Ferrari’sini alan Bilge” dememek mümkün değil.

“Hayvancılıktan çekilirken geliri kesmeden buranın hayatta ve ayakta kalmasını sağlayacak kiraz ve zeytine ağırlık verdim. Manisa ilçelerini ovasını baz alırsanız, tonaj olarak asıl ürün üzümdür. Ama Sancaklı-Bozköy , Sancaklı- İğdecik ve Sancaklı – Karaoğlanlı olarak 3 köy ve yukarıda Uzunçınar köyümüz var, biz 4 köy meyvacıyız. Bizler meyva yetiştiriyoruz. Şeftali yetiştiriyoruz, erik yetiştiriyoruz ve kiraz yetiştiriyoruz. Buranın kirazı çok kıymetli. Türkiye’de ilk kirazı biz çıkarıyoruz. İlk kiraz bizim köyden gelir.

Buranın toprağının taşlı olması ve biraz daha sıcak havasının olması avantajı. Özellikle kiraz ağacı taşlı toprağı seviyor. Çünkü onun çok hızlı bir şekilde toprağa köklerini atması lazım. Taşlı olduğu vakit daha rahat kök salıyor. Ne kadar çabuk kök salarsa o kadar çabuk büyüyor ve verime yatıyor. O yüzden bu topraklar kirazı seviyor.”

Yalnızca Türkiye’nin değil, Kuzey Yarım Küre’nin ilk kirazı Sancaklı köylerinde yetişiyor. Nisan ayının ortasında bile başlayabilen bu hasat, iyi bir mahsülle sıkı bir kazanç anlamına geliyor. Kirazın toplandığı gün kurulan borsayı anlatırken, Bilge Ünver’in sesindeki heyecan iyice hissedilir oluyor.

“Kiraz piyasası borsa gibidir. Hatta borsadan bile daha borsadır. Sabah açılışla saat 09:00’da cenk başlar. Üretici ile toptancının fiyat savaşı yaşanır. İyi bir malınız varsa iyi bir fiyat alırsınız. Ama o fiyatın o gün öğleden sonraya kadar garantisi yoktur.  Aynı gün içerisinde bir kaç kişiye mal verdiğiniz vakit fiyat riskini göze alacaksınız. Sizin o günkü fiyatınız sabah 9’dan akşam 5:30’a kadar geçerlidir. Ertesi günü bilmiyorsunuz.

Her yıl kirazımı arabama yükleyip direksiyona geçtiğim vakit, “Allah’ım emeğimi zai etme, bana bugün iyi fiyat ver. Malımın değerini bulacağım bir fiyat ver” diyerek yola çıkıyorum. Çünkü o gün ben kime mal satacağımı bilmiyorum, kaç paradan satacağımı bilmiyorum. Çünkü o gün piyasa alıcının ağzında. Biz böyle çalışıyoruz. Günü dua ile açıp dua ile kapatıyoruz. Çünkü ertesi gün aynı şeyi bir daha yapacağız. Bunların hepsi sabır ve tevekkül. Sabırdan ziyade tevekkül tarım.. “

“Ne gelirse yukarıdan” buralarda çok sık duyulan bir söz.  Kimilerinin “Beyaz Türk” olarak tanımlayacağı Bilge Ünver’in bu denli sık tevekkülden bahsetmesinin nedeni, anlatmaya devam ettikçe daha iyi anlaşılıyor.

“Ben ilk dolumu 2011 yılında yedim, çok afatlıydı. Çok büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorsunuz 1.si o. ve çok büyük bir üzüntü yaşıyorsunuz. Dolu saatlerce yağmaz ya 4 dakika yağar ya 5 dakika yağar vurur geçer. Ben en fazla 1 dakika bakabiliyorum. O an yüreğiniz el vermiyor bakamıyorsunuz. Olay bitiyor. Ey kurban olduğum senden geldi diyecek bir şeyim yok diyorsunuz ve giriyorsunuz tarlaya. 2. dolumu 2014 yılında bu yıl yedim. Allah’tan Tarsim• sigortam vardı. Eksper yüzde 57 sini kaybettiniz dedi. Sanki benim de yüzde 57’im bir yerden gitti gibi geldi. Yüzde 57 duygumu kaybettim. Ama yapacak bir şeyiniz yok. Diyorsunuz ki “kalan sağlar benimdir, ha gayret kızım” diyorsunuz. Kaldığınız yerden devam ediyorsunuz. Çünkü siz çok üzülürseniz o negatifliği ağacınıza yansıtırsanız daha kötü şeyler olacak gibi çizgiyi çekiyorsunuz.

Don olayında da sağolsun internet, teknoloji, meteoroloji ve tarım il müdürlüğünden bize ikazlar geliyor. Sabaha karşı şu saatte don bekleniyor diyor. Biz de o gece 12 de veya 1 de ağaçlarımızın içine bağımızdaki balyaların içine samanları dolduruyoruz samanların içine küçük bir delik açıp ince ince kağıtlarını koyuyoruz ve saatlerimizi kuruyoruz. Donun başlayacağı saate yarım saat öncesinden yavaş yavaş balyalarımızı tutuşturuyoruz. Saman yandığı vakit ortalığı bir duman kaplıyor. O donun soğuğunu kırıyor. Bahçenin içi dumanın yetişebildiği yere kadar daha ılıman bir hava oluyor. Donla başka çaremiz yok.”

75 dönümlük çiftlikteki tüm bu mücadelenin tek başına kazanılması mümkün değil.. Salim Usta ve eşi Aynur Hanım, Bilge Ünver çiftliğinin bu anlamda omurgası durumunda.. Ancak kas gücünün yanında beyin gücünün de diri kalması gerekiyor. Çiftlikte her gün doğumuyla yeniden sınanan moral bir mücadele var. Bunu söylemenin çok da kolay bir yolu yok; toprakla yaşantı biraz da yalnızlık demek.

Özellikle de buralarda, bu işi yapmayı seçen bir kadın için..

“Köylü bana benden ilk kurbanlık danayı alana kadar ha bugün gidecek ha yarın gidecek kaçacak ha gitti ha gidecek diye hep böyle izlediler. Dediğim gibi ben çok dışarı açık bir insan değilim. Dediğim gibi kadın olduğum için, tek başıma olduğum için, çok insanlarla iç içe girme şansım yok. Bir de o zaman daha da gencim daha kapalı kutu çalıştım. Dedim ki “beni konuşmasınlar, işimi konuşsunlar”. Ve sanırım onu başardım. Köylüye ben burada kurbanlık dana sattım. Hayvanları gördüler geldiler çiftliğimi ziyaret ettiler. Bir bahaneyle bir şey sormak için falan onlar da baktılar ki bu kadından kimseye zarar gelmez sonra anlaştık.

 

 

 

 

Bir Soru Sorun

yorum

Son aktif üyeler

Şu an yakınlarda aktif olan üye yok

Üyeler

Henüz kimse kayıt olmamış!

Çevrimiçi kişiler

Şu an çevrimiçi kullanıcı yok